SLA YÜZEY İMPLANT

SLA implant yüzeyi, kumlanmış büyük taneli parçacıklarla (250–500 μm) kumlanmasından sonra asitlerle oyma işleminden geçirilerek oluşturulur. Kumlamanın ardından makro yapılar oluşturulur ve asit oyma ile mikro düzensizlikler arttırılır. Histomorfolojik bir çalışmada, modifiye SLA yüzeylerinin iki haftalık iyileşme süresinden sonra standart SLA yüzeylere kıyasla belirgin şekilde daha fazla kemik yapışması gösterdiğini ancak her iki yüzey tipinin de dört hafta sonunda aynı yapışmayı gösterdiği, iki ve dört hafta arasında yapışmanın arttığı raporlanmıştır. Asit oymalı modifiye implantların, erken yükleme implant teknikleri uygulanan hastalar için yararlı olabileceğini öne sürmüşlerdir.

Dental implant yüzeyinde yapılan güncel değişiklikler, osteointegrasyonu iyileştirmek için önerilmiştir. Yüzey topografyası ve kimyasal bileşim, yara iyileşmesinin erken aşamalarında rol oynar ve hücre yanıtını ve implant ile doku bağlanmasını iyileştirebilir. Aslında, bu yüzey değişiklikleri, kemik dokusunun implant etrafında yanıtını artırabilir, iyileşme sürecini uyarabilir ve yeni kemik oluşumunu teşvik edebilir. Birçok çalışma, görece düz bir yüzeyle karşılaştırıldığında, kaba bir implant yüzeyinin daha iyi protein adsorpsiyonunu teşvik ettiğini, hücre dışı matriks birikimini artırdığını ve osteoblastik hücrelere doğru farklılaşmayı iyileştirdiğini göstermiştir.

İmplant yüzeyinin tedavisi için en yaygın kullanılan ticari teknik, kum püskürtme ve asit-yağlama kombinasyonudur. Deneysel çalışmalar, bu tedavi edilmiş yüzeyin erken kemik oluşum aşamasında biyolojik uyumu artırdığını ve hücre farklılaşmasını uyardığını rapor etmiştir. Kum püskürtme ve asit-yağlamadan sonra, titanyum implant yüzeylerinin kaba topografyası, kan pıhtılarının aktivasyonu ve hücre göçü üzerinde olumlu etkiler sağlar.

Osteointegrasyon ve kemik-implant temas yüzdesi (BIC), yüzey özelliklerine son derece bağlıdır. Kimyasal bileşim gibi önemli parametreler, hücresel canlılık, yapışma ve çoğalma üzerinde kritik bir rol oynayabilir. Ticari saf titanyum mükemmel biyolojik özellikler göstermiştir. Püskürtme işleminden sonra, bazı parçacıklar implant yüzeyine gömülebilir ve kontaminasyona neden olabilir. Asit oyma kullanarak, yüzeyin en üst tabakaları çıkarılır ve temizlenir. Bu çalışmanın sonuçlarında, titanyum yüzeyin ana elementi olarak görünmektedir; ancak, bazı orijinal alüminyum parçacıklarının artıkları yüzeye yapışık kalmıştır.

Tavşanlarda yapılan deneysel çalışmalar, histoloji ve histomorfometri analizlerinin diş implantlarının iyileşmesini değerlendirmek ve osteointegrasyonun hızını ve derecesini değerlendirmek için bilimsel yöntemler olduğunu ortaya koydu. Bir deneysel çalışma, püskürtme ve asit oyma yüzeyinin oksitlenmiş yüzeyden daha fazla kemik-implant teması (BIC) sunduğunu gösterdi ve bu da yüzeyin, başlangıç iyileşme döneminde oksitlenmiş yüzeyden daha güçlü bir kemikle birleşme eğiliminde olduğunu önerdi. Başka bir çalışma, iki farklı püskürtme ve asit oyma yüzeyinin (SLA aktif ve kalsiyum-modifiye yüzey) implant yerleştirildikten sonraki ilk 15 gün boyunca iyi bir osteokondüksiyon sergilediğini ve her iki yüzeyin de 60 gün sonra daha yüksek bir BIC'ye sahip olduğunu gösterilmiştir.

İmplantın makro geometrisi, osteointegrasyon için önemli bir faktör olarak kabul edilir ve makroyapı değişikliği daha iyi bir yanıt sağlayabilir. Ancak, bu çalışmanın sonuçları, her iki makro tasarımın da servikal bölgeden apikal bölgeye kadar benzer kemik bağlantısı yüzdesi elde ettiğini gösterdi, bu da iki yüzeyin iyi bir biyobenzerlik ve kemik iletimine sahip olduğunu göstermiştir.

Bu araştırmanın deneysel sonuçları, püskürtme ve asit oyma implant yüzeylerinin, implantın iyileşme süresini kısaltmak, daha erken bir bağlantı sağlamak, mikro hareketi azaltmak ve bu sayede protez restorasyonlarının daha erken yüklenme protokollerine izin vermek için klinik olarak avantajlı olabileceğini önerdi. Bu özellikle düşük kemik yoğunluğuna sahip bölgelere, örneğin maksilla gibi bölgelere yerleştirilen implantlar için özellikle faydalı olabilir.